Peker Açıkalın (gaffur)
- Rolünüzü bu kadar sahici oynamayı nasıl beceriyorsunuz?
Ben konservatuar kökenli, alaylı bir oyuncuyum. İlkokul 1'de karar verdim oyuncu olmaya. Liseden sonra konservatuar yetenek sınavına girdiğim gün, aşırı heyecan ve çok çalışmaktan sesim kısıldı. Hocaların karşısına çıktığımda sesim çıkmadı, konuşamadım. Ertesi yıl aynı isimlerin karşısına çıktığımda üstün başarıyla kazandım sınavı.
- Bir süre oyunculuğa ara verdiniz, neden?
Ben hayatım boyunca hep tiyatro yapmak istedim, televizyon benim için hiçbir zaman cazip olmadı. Çiçek Taksi kadrosu tiyatroculardan kurulu bir dizi olduğu için oynadım ve mutluydum yaptığım işten. Ama öyle bir dönem geldi ki artık herkes dizilerde oynamaya başladı. Tiyatrocu olmanın bir esprisi kalmadı. Sokaktaki insana sorun, size kaç tane tiyatro adı söyleyebilir? Ama dizileri sorsanız, 94 dizinin adını oyuncularıyla birlikte sayabilir... Bu yozlaşmayı kendi adıma engellemek için ara verdim. Yıllar sonra inandığım, gerçekten içinde yeralmak istediğim bir proje olduğu için "Ekmek Teknesi"nde rol almayı kabul ettim.
- Siz medyadan da hep uzak duruyorsunuz...
Ben halkın içinde, onlarla yaşayan bir sanatçıyım. Hiçbir zaman medyanın yarattığı, medyayı yanına alarak varolan bir sanatçı olmak istemedim. Sadece kendi iradem, yeteneğim ve özgür sanatçı kişiliğimle geldim bugünlere.
- Bu şekilde bir yerlere gelmek zor olmuştur sanırım...
Eh, 27 yılımı verdim. Bunca zamandır bilfiil çalışarak şimdi konuşma hakkını kazandım. Ben işimi bir meslek olarak değil, misyon olarak görüyorum. Türkiye'de bir yazar yazılarıyla halkını eğitmek zorunda. Oyuncu oyunuyla halkına moral vermek, onu motive etmek, onu düşündürmek zorunda... Bunlardan basın olarak da, medya olarak da, pop müzik olarak da, her alanda uzaklaştığımızı hissediyorum.
- Sizi keşfetmekte geç kaldığımızı düşünüyor musunuz?
Ben hiçbir zaman için zirveye çıkmak için çaba sarfetmedim. Kızımla her haftasonu trekking yapıyorum. Bunun sebebi kızımın ve benim sağlığı, keyfi, dinlencesidir. Trekking'e çıkarken arkama 20 tane kamera takarsam, o dinlence olmaktan çıkar. Amacım zirveye çıkmak değil. Zirvede oksijen azdır... Eğer öyle bir "zirve" söz konusuysa o da Türkiye olamaz. Çünkü eğer sanat bir dağ ise Türkiye onun eteklerindedir. Ne kavuğundan, ne Oscarı'ndan, ne Avrupa sinemasından bahsediyorlar ki...