TheRockUla
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

TheRockUla

TheRockUla
 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Fenerbahçe Spor Külübü Nasıl Kuruldu ? -2-

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
C_mrc_R

C_mrc_R


Mesaj Sayısı : 302
Kayıt tarihi : 20/04/07

Fenerbahçe Spor Külübü Nasıl Kuruldu ? -2- Empty
MesajKonu: Fenerbahçe Spor Külübü Nasıl Kuruldu ? -2-   Fenerbahçe Spor Külübü Nasıl Kuruldu ? -2- Icon_minitime24/4/2007, 17:43

Fenerbahçe Spor Külübü Nasıl Kuruldu ? -2- R55jgvt4

Fenerbahçeli futbolcular, Kurbağalıdere' deki antrenman sahasında bir yandan çalışma yaparlarken, öte yandan kulüp binasına (fotoğrafta) silah saklıyorlar ve gece karanlığında bunları Anadolu'ya gönderiyorlardı.

Binanın 8-10 metre ötesinde, motorların yanaştıkları bir iskele vardı. Kulüp binasının kayıkhanesi ise, silah ve cephane deposu olarak kullanılıyordu. Geceleri iskeleye gizlice yanaşan motorlara bu depodan yüklenen silah ve cephaneler, Anadolu'ya kaçırılıyordu. Büyük bir gizlilik içinde yapılmasına karşın bu "zararlı faaliyet" bir üre sonra İşgal Kuvvetleri Komutanlığı tarafından duyuldu. Aynı gün Fenerbahçe Kulübü'ne "zararlı faaliyet'in düşman tarafından duyulduğu haberi geldi. O gün idman yapmaya gelen oyuncuların bir görevi de, antrenman alanından kaybolup, kayıkhanedeki silah ve cephaneyi gizlice evlerine ***ürmek ve orada saklamaktı.

Fenerbahçe Spor Külübü Nasıl Kuruldu ? -2- R67tata2

Kulüp binasında saklanan silahlar Kurbağalıdere'den Marmara'ya oradan da Anadolu'ya kaçırılırdı.

Gece olmadan görev tamamlanmış, "depo"daki tüm silah ve cephaneler kulüp yöneticilerinin, üyelerinin ve sporcularının evlerine kaçırılmış ve buralarda korumaya alınmışlardı. Havanın iyice kararmasının ardından Fenerbahçe Kulübü'ne, albay düzeyindeki komutanların yönettiği bir "baskın operasyonu" yapıldı. Bu olay, Fenerbahçeliler için bir sürpriz olmadı. Fakat olayın sonu, İngilizler için büyük sürprizdi. Çünkü ne kayıkhanede, ne binanın öteki bölümlerinde tek silah ve cephane bulunamadı. Baskından sonra İngilizler, olay yerinden tümüyle çekilmediler. Kulüp binasının çevresine, süngüleri takılmış silahlarıyla nöbetçi bir birlik yerleştirdiler. İşgal altındaki İstanbul'un orta yerinde şimdi, Fenerbahçe Kulübü de işgal altına alınmıştı. Kendilerine gelen ihbarın boş çıkması bir yana daha da önemlisi, Fenerbahçe Kulübü'nün cezalandırılamaması, komutan Harrington'u küplere bindirmişti. Bu Fenerbahçe'ye, kesinlikle unutamayacağı bir ders verilmeliydi. Türklerin ulusal duygularının odağı durumuna gelen Fenerbahçe'nin, halkın gözündeki ve gönlündeki yerinden kesinlikle indirilmesi gerekiyordu. Bunu gerçekleştirmek için en etkin ve en kısa yol ise, futboldu. Harrington, emrindeki tüm subaylarla bir toplantı yaptı ve onlara, "Fenerbahçe'nin prestijinin yok edilerek, bu kulübün halkın gözünden düşürülmesi" emrini verdi. Toplantıda oluşan ortak görüş, "bu infaz"ın ancak futbol sahasında yapılabileceğiydi. İşgal Kuvvetleri'nin tüm birlikleri taranarak, en yetenekli futbolcular seçilecek ve kurulacak takıma, o sıralarda Malta, Cebelitarık ve Mısır'da oynayan ünlü dört İngiliz futbolcu da çağrılacaktı. İngilizler bir futbol maçından çok sanki bir savaşa hazırlanıyorlardı. Komutan Harrington da, maçın galibine vermek üzere kendi adını koyduğu, bir metre yüksekliğinde ve tümüyle gümüşten dev bir kupa yaptırdı. İngilizler'in cephesinde tüm hazırlıklar tamamlanmıştı. Şimdi sıra, Fenerbahçe'ye meydan okumaya gelmişti. Fakat Harrington, pek acele etmedi. Bu konuda ilk kez, hazırlıkların üstünden tam bir buçuk ay geçtikten sonra bir girişimde bulundu

Haziran ayı başlarında, Beyoğlu'nun günlük yabancı gazetelerinde, aynı noktadan kaynaklanan bir haber yayınlandı. Bir davet maskesiyle örtülen fakat gerçekte açık bir meydan okumadan başka bir şey olmayan haber şöyleydi: "Batılılar karması Türk kulüplerine meydan okuyor. Galibine başkumandanın ismini taşıyan büyük bir kupa verilecektir. Bu maça Türk kulüpleri istedikleri gibi takviye alabilirler..." Haber, Türkler arasında önce nefret uyandırdı. Bu nefret daha sonra öfkeye, bundan sonra da kafa tutmaya dönüştü. Fenerbahçe Kulübü'nün yönetim kurulunu oluşturan Nasuhi Baydar, Galip Kulaksızoğlu ve Tevfik Taşçı "bu meydan okumanın altında kalmamak" ve "Türkler arasındaki bu ağır havayı ortadan kaldırmak" için kararlarını verdiler: "Goldstream Guards" adı verilen İşgal Kuvvetleri takımı ile maç yapmaya hazırız." Fenerbahçe Kulübü Yönetim Kurulu'nun kararı üç gün sonra gazetelerde çeşitli dillerde yayınlandı: "Batılılar karmasının çağrısını Fenerbahçe Kulübü, yalnız kendi kadrosu ile oynamak üzere ve koşulsuz olarak kabul etti." Fenerbahçe'nin üç kişilik yönetim kurulu, gazetelerde yer alan ilanlar ve haberlerle yetinmedi.İngilizce olarak kaleme alınan bir mektubu İşgal Kuvvetleri Komutanı'na gönderdi. Bu mektup şöyleydi: "İstanbul ve Havalisi Müttefik İşgal Kuvvetleri Spor Amirliği Cânib-i Âli'lerine, Harbiye, İstanbul. Fenerbahçe Spor Kulübü, bütün klüplere açık çağrınızı öğrenmiş bulunmaktadır. Kulübümüz, arzu buyurulan futbol maçını, yine arzu buyurulacak sahada yalnız kendi kadrosu ile oynamaya hazır olduğunu ve cevabınızı beklediğini cânib-i âlilerine bildirmekten onur duyarlar." Artık ok yaydan çıkmıştı. Fenerbahçe Spor Kulübü, İşgal Kuvvetleri'nin bu meydan okumasına tek başına karşı koyacaktı. Bu, ancak o günleri yaşayanların tam anlamıyla anlayabilecekleri bir sorumluluk duygusuyla gerçekleştirilen bir hareketti. Bunun yanı sıra belki de bir anlamda, bir "cephe görevi"ydi. Gerçi, kulüp binasının bir bölümünü cephane deposu yaparak, buradan Anadolu'ya gizlice silah gönderen yöneticilerin, üyelerin ve futbolcuların kulübü Fenerbahçe, bu ulusal görevi ile, zaten cephenin tam ortasında idi. Silahlar, karşılıklı olarak çekilmişti. Fenerbahçe, İngilizler'le "savaşa girmeyi" kabul etmişti. Bu yolun dönüşü yoktu. Anadolu'ya silah gönderdiği bilinen, fakat delil olmadığı için, bu suçu "kanıtlanamayan" Fenerbahçe'ye hakettiği dersi sahada vererek onu, halkının gözünden düşürmeyi amaçlayan İngiliz İşgal Kuvvetleri'yle... yıllardır çektiği yönetici buhranı sonucu işgal edilmiş bir ülkenin, öyle bir duruma asla layık olmayan ulusunun, onurunu kurtarmayı görev edinen Fenerbahçe Kulübü arasında savaş başlıyordu. Cebelitarık, Malta ve Mısır'daki ünlü İngiliz futbolcular İstanbul'a gelmişler ve "Goldstream Guards" adlı İşgal Kuvvetleri takımında, birer "doping" malzemesi olarak yerlerini almışlardı. Maçın oynanacağı tarih de açıklanmıştı: 29 Haziran 1923. Bir adı da "Topçu Kışlası Meydanı" olan Taksim'de, bugünkü Taksim Gezi Parkı'nın bulunduğu yerdeki Taksim Stadı, o sabahın erken saatlerinde dolmaya başlamıştı. Fesli, şapkalı ve üniformalı binlerce seyirci akın akın stada geliyordu. Stadın demir parmaklıklı kapısından birbirlerinin üzerlerinden atlayarak ya da birbirlerini ezmekte olduklarına aldırmayarak geçmeye çalışan seyirciler arasında, ekose eteklikli İskoçlar'dan, geniş türbanlı Hindular'a, sarışın delikanlılardan, belleri keskin satırlı, kuzgun Güney Afrikalılar'a ve Avusturalya yerlilerine değin tüm "İngilizler" vardı. Sahanın kenarına dizilmiş yüzlerce iskemlede ise başta Komutan Harrington olmak üzere, İşgal Kuvvetleri'nin tüm general ve amiralleriyle, rengarenk üniformalar içinde çeşitli rütbedeki subaylar, eşleri ve çocukları oturuyorlardı. General Harrington tarafından bu maçı izlemesi için özel olarak davet edilen ve "Ironduck" adlı İngiliz zırhlısıyla özel olarak gelen Malta Valisi Lord Pulmmer ise, sözde evsahibi General Harrington'un yanında yerini almıştı. Sahaya giremeyenler ise, topçu kışlasının damında ve pencerelerinde kaptıkları yerlerde maçın başlamasını bekliyorlardı. Goldstream Guards Takımı'nın Fenerbahçe'ye vereceği dersi görmek için sabırsızlanan İşgal Kuvvetleri erleri ise, maç öncesi şımarıklıklarına karnaval adı vermişler, çılgınlıklarını eğlence sanmaya başlamışlardı. İşgal altındaki İstanbul'un hüzünlü halkı, dört kolla kucaklayabilmek için bir galibiyetin umuduyla sessiz sedasız duruyordu. Maç saati geldiğinde üç ünlü futbolcuyla güçlendirilmiş Goldstream Guards takımı kulakları sağır eden bir coşku altında sahaya çıktı. Taksim Stadı sanki yerinde duramıyor, olduğu yerde sallanıyordu. Fenerbahçe sahaya çıktığında ise İstanbul'un hüznü, İstanbullular'ın alkışlarında bile görülüyordu. Cılız, çekingen ve kısık sesli alkışlardı bunlar. Fenerbahçe o gün Türk ulusunu temsil etmekten başka bir de Türk futbolunun özel bir başarısını taşıyordu.

Alıntıdır..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Fenerbahçe Spor Külübü Nasıl Kuruldu ? -2-
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
TheRockUla :: { Fan Team } :: Forum Fanlarının Klubleri =) :: Fenerbahçe Fan Klub-
Buraya geçin: